Amaç ve Hedefler
Birbirleriyle ilişkili dillerin ya da aynı dilin çeşitli değişkelerinin birbirlerini anlama dereceleri üzerine temellenmiş karşılıklı anlaşılabilirlik (KA) çalışmaları sonuçları itibariyle; a) dillerin dil ve diyalekt olarak tasnif edilmesi (Fasold ve Connor-Linton 2006; Yule 2010), (b) belli bir bölge veya topluluğa ait dillerdeki değişmelerin tespit edilmesi (Chambers ve Trudgill 2004) ve (c) ülkelerin dil planlanmalarını ve dil politikalarını oluşturması adına bilimsel veriler sunan dilbilimsel bir araştırma alanıdır. Karşılıklı anlaşılabilirlik alanındaki ilk çalışmalar, XX. yüzyılın ortalarında Amerikan yerli dillerinin incelenmesiyle başlamıştır (Hickerson, Turner, ve Hickerson 1952; Voegelin ve Harris 1951). Daha sonra, KA’yı ölçen nicel yöntemlerin geliştirilmesiyle birlikte KA çalışmalarının kapsamı başta Hint-Avrupa dilleri olmak üzere dünyadaki diğer dillere genişletilmiştir (Gooskens vd., 2017). Özellikle son yirmi yılda geliştirilen nicel yöntemler, dünya genelinde dilbilimcilerin ilgisini bu alana yöneltmiş ve birçok dil ve dil değişkesinin KA kapsamında çalışılmasına olanak sağlamıştır. Çince (Tang ve van Heuven 2009), Hırvatça (Simicic et al. 2013), Çekce, Slovakça, Slovence, Bulgarca, Lehçe (Golubović ve Gooskens 2015), Flemenkçe (Impe, Geeraerts, ve Speelman 2008) bu dillerden yalnızca birkaçıdır. Bu yöndeki çalışmaların, birden fazla dilin konuşulduğu bazı bölgelerde dil planlama faaliyetlerine katkı sağladığı ve dil politikalarının şekillenmesinde rol oynadığı da bilinmektedir (bk. İskandinav Dil Politikası Bildirgesi, 2007).
KA dünya genelinde birçok dilin araştırılmasında dilbilimsel bir ölçüt olarak kullanılmıştır. Dünya alanyazınındaki çalışmalar referans alındığında, KA çalışmalarının nicelik ve nitelik bakımından Türkiye alanyazınında karşılık bulmadığı söylenebilir. Proje çerçevesinde yapılan alanyazın araştırmasında biri doktora tezi (Dilman 1998), diğerleri makale düzeyinde (Tekin 2005; Öztürk 2008; Sağın-Şimşek 2014; Sağın-Şimşek ve König 2012; Sağın-Şimşek ve Ünlü 2017; Akkuş ve Sağın-Şimşek 2021; Özek vd. 2021) olmak üzere toplam dokuz çalışma tespit edilebilmiştir. Nicelik açısından KA çalışmalarının sınırlı olması Türkiye’de ilgili alanyazınında önemli bir boşluk olduğuna işaret etmektedir.
Türkiye’deki KA çalışmaları nitelik açısından değerlendirildiğinde, ilk çalışmaların (Dilman 1998; Tekin 2005; Öztürk 2008) başvurdukları dil verisi, veri toplama ve analiz yöntemleri açısından sınırlılıklar sergiledikleri görülür. Bu durum, KA alanında dünyada geliştirilen yaklaşım ve yöntemlerin, bu çalışmalara etkili bir biçimde yansıtılamaması ile ilişkilendirilebilir. Türkiye’deki ilk çalışmalardan biri, Dilman (1998) tarafından hazırlanan “A Linguistic Analysis of Modern Turkish an Azerbaijanian in Terms of Mutual Intelligibility with Special Emphasis on Lexemes”adlı Türkiye ile Azerbaycan Türkçesini konu alan doktora tezidir. Tezde, dil ve diyalekt ayırımının KA kapsamında çalışılması Türkiye’deki literatür açısından önemli olmakla birlikte; söz konusu çalışmada veri setinin seçilmesinde gerçek dil kullanımının (actual language use) yansıtılamaması, dilbilimsel analizlerinin sınırlılıkların bulunması, örneklem büyüklüğünün yeterli olmaması ve veri toplama araçlarının çok dar tutulması vb. bakımından eleştiriye açık noktalar bulunmaktadır.
Türkiye bağlamında KA kapsamında yapılan diğer iki çalışma ise makale düzeyinde olup deneme niteliğindedir. Tekin (2005) “Türkçe ile Kazakça Arasındaki Karşılıklı Anlaşılabilirlik” adlı makalesinde “Russko-kazakhskiy razgovornik” adlı konuşma kılavuzundan seçtiği 100 Kazakça cümlenin 10 Türkçe konuşuru tarafından ne kadar anlaşıldığını ölçmüş ve Türkçe konuşurunun Kazakçayı %6,4 oranında anladığını tespit etmiştir. Bir diğer çalışma ise Öztürk (2008) tarafından “Dil, Lehçe ve Karşılıklı Anlaşılabilirlik Denemesi Üzerine” adlı makaleyle aynı iki dil için Kazakça-Türkçe yönünde yapılmıştır. Öztürk (2008), Türkiye’ye üniversite öğrenimine gelmiş 20 Kazak öğrencinin Tekin (2004)’in çalışmasındaki 100 Türkçe cümleyi ne kadar anladığını belirmeye çalışmış ve sonucu iki günlük sürede Türkçe’ye maruz kalmış Kazak öğrenci için %27, 2 haftalık Türkçe eğitimi görmüş katılımcılar için %58,7; 3 haftalık Türkçe öğretimi görmüş katılımcılar için ise %86,8 olarak tespit etmiştir. Her iki çalışma da örneklem büyüklüğü, veri kaynağı ve analiz yöntemleri bakımından eksiktir. Bu durum, elde edilen sonuçların genellenebilirliğinin ve bilimsel değerinin sorgulanmasına yol açmaktadır.
Son yıllarda KA alanındaki yerleşik yöntemleri kullanan çalışmaların Türkiye’de de görülmeye başladığını belirtmek gerekir. Bunlar, Türkiye ile Azerbaycan Türkçesi arasındaki KA’yı tutum ve anlama testleri ile ölçen (Sağın-Şimşek & Könik, 2011) “Receptive multilinguailism and language understanding: Intelligibility of Azerbaijani to Turkish speakers”, Türkiye ve Türkmen Türkçesi arasındaki KA’ya dilbilimsel ve dilbilimsel olmayan etkenlerin etkisini durum analizi (case study) ile araştıran (Sağın-Şimşek, 2014) “Receptive multilingualism in Turkish-Turkmen academic counseling sessions” ve Türkiye ve Azerbaycan Türkçesi arasındaki KA’yı özellikle dinleyici stratejileri açısından inceleyen (Sağın-Şimşek ve Antonova Ünlü 2017) “A hearer-based analysis of Turkish–Azerbaijani receptive multilingual communication”, Azerbaycan Türkçesi ile Türkiye Türkçesi arasındaki çok dilli iletişimde ünlemlerin rolünü inceleyen (Akkuş ve Sağın-Şimşek 2021) “Interjections as signals of mutual intelligibility in Turkish-Azeri receptive multilingual communication”, Elazığ’daki Yerel dil varyantları (Kürtçe ve Zazaca) arasındaki KA’yı sözcük testi ile ölçen (Özek vd. 2021) “Mutual intelligibility of a Kurmanji and a Zazaki dialect spoken in the province of Elazığ, Turkey” başlıklı çalışmalardır.
Bu çalışmalardan Özek vd. (2021), TÜBİTAK 1001 desteği kapsamında gerçekleştirilen “Elazığ’daki Yakın İlişkili Yerel Dillerin Karşılıklı Anlaşılabilirliği” adlı (118k304 numaralı) projeden üretilmiştir. Önerilen proje de -bahsi geçen projenin bir devamı olarak- kullanılan yöntem ve tekniklerin Türkiye’de lisansüstü düzeyde öğrenim gören araştırmacılara tanıtılması amacını taşımaktadır. Bu bağlamda projede araştırmacılara KA çalışmalarının uluslararası alanyazında kullanılan yöntem ve teknikleriyle birlikte tanıtılması hedeflenmektedir.
Hızlı Erişim